Gerçek Tarihte Neler Var?

KARADAYININ YÖNETİCİSİ OLDUĞU GİZEMLİ KULÜBÜN (ENCÜMEN-İ DANİŞ) İÇYÜZÜ  

Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un Fethi ile İlgili Sözleri.. 20 yaşında Osmanlı padişahı olan Sultan İkinci Mehmet, İstanbul'u fethedip 1100 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu’nu ortadan kaldırarak Fatih unvanını aldı. “Ya ben İstanbul’u alırım ya İstanbul beni!” diyen Fatih, tarihin en büyük komutanlarından biri olarak anılıyor.  _________________________ Fetihten önce Sultan Fatih komutanlarına savaş hazırlığı talimatı verirken onları motive edici bazı örnekler veriyor.  - Artık gecikmeye sebep ve lüzum yoktur. Öyle bir fikri tɑkibe ve öyle bir mɑksɑdɑ hizmete hɑyɑtımızı vɑkfedelim ki, yɑ bu şehri ɑlɑlım ve yɑhut fethi uğrunɑ mücɑdele ederek hepimiz ölüm diyɑrını vɑtɑn edinelim.  - Karadan ve denizden bu şehrin dışarıyla olan irtibatını tamamen kesmiş bulunuyoruz. İşte bütün bunlardan dolayıdır ki, şehrin elimizden kurtulmasına imkan ve ihtimal yoktur. Buna bütün kanaati vicdaniyem ile inanıyorum. - Düşmandan yüz çevirmek korkaklıktır. Benim ikbalim yücedir. Tali

Mohaç’ta, Türklerle Macarlar arasında meydana gelen ve Macaristan krallığına son veren savaş (29 Ağustos 1526) Türkler, Rumeli’ye geçtikten sonra (1357) Macarlar, Katolik dünyasının öncüsü olarak, Türklerin karşısına çıktılar; fakat her seferinde yenildiler. Özellikle, iki defa kuşatıldığı halde alınamayan Belgrad’ın ele geçirilmesi (1521), Macarlara büyük bir darbe oldu, fakat Macar krallığının gücünü kırmadı. Belgrad’ın alınmasından sonra da Macarlar ile Türkler arasında savaşlar devam etti. Sınır beylerinden Yahyapaşaoğlu Bâli Bey, padişaha Drava ve Sava ırmakları arasındaki Macar topraklarının alınmasını teklif etti. Kanunî’nin Macar seferine karar vermesine, Almanya imparatoru Karl V ile Fransa kralı François I (Fransuva) arasındaki rekabet sebep oldu. François I’in Pavia’da yenilerek Karl V’e esir düşmesi üzerine, François’nın annesi Louise de Savoie, Chancelier Dupart’ın etkisiyle, İstanbul’a elçi göndererek Kanunî’den, oğlunun kurtarılması için yardım istedi. Kanunî, Ka

Tarihe şöyle bir dönüp baktığımızda bir çok önemli kişinin Türkler için övgü dolu sözler sarf ettiğini görüyoruz. söylenen o övgü dolu sözler tabiiki genelde Türklerin savaş meziyetleri üzerine kurulu. işte Napolyon Bonaparte’dan Albert Einstein’a kadar tarihte önemli yeri olan kişilerin Türkler hakkında söyledikleri sözler: “İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler”Napolyon Bonaparte – Fransız İmparatoru “Türklerden bahsediyorum… Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk; dost yanında ve silahsız düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu yeli yıldırıma, göz kamaştır

Her tarafta savaş, kan, ölüm. Açlık zulüm ve sefaletin kol gezdiği bir coğrafyanın ön adıdır Ortadoğu = İslam.. Evet üzülmemek, kahrolmamak elde değil. Artık bu dünyada bütün projeler Müslümanlara yönelik planlanıyor. Çember iyice daralıyor. Çünkü yahudinin kehanetine göre, vadedilmiş kutsal toprakların elde edilmesinin zamanı geldiğine dair saçma bilgilere dayanıyor. Sadece bu İslam coğrafyası değil, Avrupa'ya bir zamanlar iş için davet ettikleri müslüman topluluklar'da ayni zulmü yaşıyorlar. Yani nerede müslüman varsa orada zulüm ve kıyım var. Böylece saldırılar her koldan kare kare yoğunlaştı. Yer yüzünde haçlının ayak basmadığı hiç bir islam ülkesi kalmadı, her yer ölüm kusmaya hazır cephanelik..  _____________________________ ARAŞTIRMALAR: Birinci Haçlı Seferi (1096-1099) İkinci Haçlı Seferi (1147-1149) Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192) Dördüncü Haçlı Seferi (1204) Beşinci Haçlı Seferi (1217-1221) Altıncı Haçlı Seferi (1228-1229) Yedinci Haçlı Seferi (1248-1254) Sekizinci

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI NEDİR? ÖNEMİ NEDİR? 26 Ağustos 1922’de başlayan 30 Ağustos 1922 gününe kadar beş gün beş gece devam eden Büyük Taarruz, Türk ordusunun kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. Taarruzun planlaması büyük bir gizlilik ve titizlik içinde yapılmıştır. Taarruzun zamanından Gazi Mustafa Kemal Paşa ve yanındaki bir iki yakın mesai arkadaşından başka kimse haberdar olmamıştır. Büyük Taarruz öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden dördüncü defa olmak üzere Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya Başkomutan unvanı verilmiştir. 30 Ağustos’ta Türk ordusunun kesin zaferi ile sonuçlanan büyük Taarruz gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerek basında gerekse halk arasında büyük sevinçle karşılanmış. Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi adıyla da bilinen Büyük Taarruz'un başarıyla sonuçlanmasından sonra Yunan orduları İzmir'e kadar takip edilmiş; 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtu

KANUNİ SULTAN SÜLEYMANIN ALTIN YILLARI (1520-1566) “O saadet ülkesinin şehsüvarı (olan muhteşem sultan), atının üzerinde (şahlanıp) dolaştığı zaman, bütün yeryüzü O’na dargelirdi..” Kanuni Sultan Süleyman babasının ölümü üzerine tek varis olduğu için, sorunsuz bir şekilde tahta çıkmıştır. Kanuni Sultan Süleyman kırk altı yıl hükümdarlık yaparak Osmanlı tahtında en uzun süre hükümdarlık tahtında oturan Sultan olmuştur. Bu dönemde fetihler yapılırken bir yandan da kültür ve uygarlık alanında gelişmelere önemli imzalar atmıştır. Osmanlı devleti hem doğuda hem de batıda ekonomik, siyasi ve askeri yönden güçlü bir duruma geldi onun döneminde. Bu nedenle Avrupalılar onu Muhteşem Süleyman, biz ise yaptığı kanunlardan dolayı Kanuni unvanıyla tanırız. (1520-1566) YILLARIN ARASINDA DEVLET YÖNETİMİNDEKİ ÖNEMLİ BAŞLIKLAR İÇ İSYANLAR a) Baba Zünnun b) Kalenderoğlu c) Canberdi Gazali d) Ahmet Paşa gibi önemli ayaklanma girişimlerini püskürterek sükuneti sağlamıştır. BATIDAKi GELİŞMELER Belgrat’ın

Avrupa'da kurulan devamlı ordudan bir asir önce vücuda getirilmis olan Yeniçeri ordusu, Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerinde dünyanin en mükümmel ordusu haline getirilmisti. Bu ordu, teşkilât ve disiplini ile bu sifati tasimaya hak kazanmisti. Osmanlı Devleti'ni kuran ve kisa bir zamanda hududlari Rusya, Lehistan, Macar ovalan ile Viyana, Venedik önlerine; Iran, Arabistan ve Misir çöllerine kadar götüren hükümdarlarin en büyük dayanaklarindan biri bu ordu olmustur. Piyade birligi olan Yeniçeri ocaginin, hangi tarihte ihdas edildigi kesin olarak tesbit edilememekle birlikte bunun, Murad Hüdavendigâr zamaninda yani on dördüncü asrin son yarisi içinde bir ocak halinde kuruldugu söylenebilir. Bazi kaynaklarda bu kurulusun 1365 yili oldugu söyleniyorsa da büyük bir ihtimalle bunun 1362 yilinda oldugudur. Türkçe asker demek olan "Çeri" ile "yeni" kelimelerinin bir araya gelmesiyle meydana gelen bu terim, Osmanlı Devleti'nin merkezinde ve hükümdara bagli

Bu gencin adını kaydedin Sultan Abdülhamid henüz bir şehzade, Saraydan maslak kasrındaki köşküne dönüş yolundadır lakin yol kapalı. Bir onbaşı gelen herkesi geri çeviriyor. Arabacı uyarıyor -Arabada ki şehzade var! Genç onbaşı cevaplar; -Ben şehzade falan tanımam, padişahımdan başkasınıda bilmem. Şehzade Abdulhamid efendi arabacıyı çağırır ve ekler; bu gencin adını kaydedin der. Sürgün listesine değildir, bu adamı satın alınamayacaklar ların listesine kaydet der. Bu genç onbaşının adı Yedi Sekiz Hasan Paşadır YEDİ SEKİZ HASAN PAŞA KİMDİR?  Çok değerli rahmetlik Hasan Paşa’nın doğumu 1831,ölüm tarihi ise 1905’tir. Asıl adı “Hacı Hasan”dır. “…Yedi Sekiz Hasan paşa aslında pek okumuş biri değil ama cahil birisi de değildir. Evlerinin yakınındaki, Ömer Nehci Medresesinde Kur’an okumayı öğrenmiş ve ilmihal bilgileri almış olması muhtemeldir. Evlerinin yakınındaki bu medrese veya mahalle mektebinde dönemin şartlarına uygun olan böyle bir eğitim almış olması gerekir. O tarihlerdeki insa

Kur'an ve Ezan’ın Yasaklanması “8 yaşında hafızlığa başladım. Sık sık ev basılıyor, Kuran-ı Kerim bulundurmak en büyük suç. Bir elif cüzü bulunduysa vay haline! Korkudan evde ders çalışamadım. Fındık bahçesinde bana bir yer yaptılar. Orada Kur’an’a çalışıyorum. Bir baktım, bir onbaşı ve iki jandarma beni bulmuşlar. “Çabuk git babanı çağır” dediler. Gittim, babamı getirdim. Onbaşı babamı sakalından tuttu, elimdeki Kuran’ı aldı. Babamın kafasına kafasına vurarak “Ulan bu çocuğa ne okutuyorsun” Rahmetli gömleğini yırttı ve dedi ki:  "Oğlum, Deli Halid Paşa’nın emir subaylığını, tabur komutanlığını yapmış adamım. Birinci Dünya Savaşı’na, İstiklal Harbine katıldım ki, bu memleketi kurtarayım da şu Kitabımı rahat rahat okuyayım diye. Keşke bu harplere girmeseydim de şimdi Kuran’ıma, dinime küfreden Bulgar (...) deyip kendime teselli verirdim.” Alıp götürdüler babamı…” Cemal GÜNCAL

OSMANLI'YA İHANET EDEN SİYONİSTLER Siyonizm'in, Osmanlı Devleti'ne sızması 15. asrın sonunda olmuştur. İspanya'dan Osmanlı Devleti'ne 1492'de büyük bir Yahudi göçü gerçekleşmiştir. Bunun sebebi, İber yarımadasında ki son Müslüman Devlet olan Gırnata Emirliği'ne karşı Aragon Kralı II. Ferdinand ve Kastilya Kraliçesi I. İsabel'in 1469'da evlenerek bir İspanyol birliği kurmuş olmasıdır. İspanyollar, 1482'de Gırnata Emirliği'ne karşı bir mücadele başlatmıştır. On sene süren bu mücadeleyi Gırnata Emirliği Ocak 1492'de kaybederek tarihe karışmıştır. İspanyollar, Müslümanları sürdükleri ve katlettikleri gibi Gırnata Emirliği'nde yaşayan Yahudilere de aynı zulmü uygulamışlardır. Bu zulümden kaçan Müslümanların ve Yahudilerin önemli bir kısmı, o devrin süper gücü olan Osmanlı İmparatorluğu'ndan yardım istemişlerdir. Osmanlı Padişahı Sultan II. Bayezid, Osmanlı toprağına sığınan Yahudileri umumiyetle Selanik'e yerleştirmiştir.